Sayfalar

17 Mayıs 2013 Cuma

MESAJINIZ VAR!!!


Bir zamanlar bir psikoloji kitabında okuduğum bir bölüm vardı... Hayatın ve getirilerinin kıymetini anlamak için tavsiye edilen bir metod vardı içinde.. Deniyordu ki; "arada bir, çok bunaldığınızda, hayatın sizin için çekilmez hale geldiğini düşündüğünüzde kendinize 10 dakika ayırın ve kendi cenaze töreninizi düşünün"... Cümleyi ilk okuduğumda çarpılmıştım... Ben girişin akabinde pozitif bir gelişme ve tavsiye bekliyordum... Ama " kendi ölümümüzü ve cenazemizi " düşünmemiz tavsiye ediliyordu...
Tüylerim diken diken oldu ve yazarın saçmaladığını düşündüm o an... Ama önyargı düşmanı biri olarak okumaya devam ettim... Diyordu ki; " bunları düşündüğünüzde dünyadaki yerinizi, dünyayı terkettiğinizde oluşacak boşluğu, sevdikleriniz ve sizi sevenler için öneminizi anlayacaksınız... özellikle insanların sizin için neler söyleyeceklerini, onlar için ne ifade ettiğinizi hissetmeye çalışın...O andan geriye dönme şansınız olmadığını, hayat denen kredinizin bittiğini ve onlara yanıt verme şansınız olmadığını düşünün...Tekrar sarılma, bir kez daha öpme ihtimalinizin bittiğini hissedin...Dünyadaki küslüklerin, ayrılıkların, kavgaların yanında bu acının ve geri önülmezliğin korkunç çaresizliğini yaşayın... Bırakın canınız yansın, bırakın alevler içinde kavrulsun tüm ruhunuz...Orada, o musalla taşında düşünün kendinizi...Seyredin şu an çevrenizde olanların yüz ifadelerini...Akıllarından ve yüreklerinden geçen cümleleri hayal edin...
**************
Kitaba devam etmeden bıraktım kenara ve gözlerimi kapatıp aynen düşünmeye başladım... Eşimi, oğlumu, annemi, babamı,kardeşlerimi ve diğer tüm çevremi oturttum tek tek kendi cenaze törenimdeki yerlerine... birer birer yerleştirdim tabutumun çevresine hepsini... hayatımda çok nadir bu kadar canım yanmıştı... görüyordum işte "babaaaa..." diye ağlayan biricik oğlumu...Eşim kucağında "ağlayan emanetimle" ayakta durmaya çalışıyordu perperişan...Koca çınar babacığım, belli belirsiz dualar okuyordu, o gözümden hala gitmeyen vakur duruşuyla... Annem, ciğerinden bir parça canlı canlı koparılmış gibi hem içine hem dışına akıtıyordu gözyaşlarını...Kardeşlerim, akrabalarım "çok erken gitti, doyamadı oğluna.."diyordu acıyan ses tonlarıyla... Ve dostlarım... Onlar da şaşkındı... Bazısı "daha dün birlikteydik, nasıl olur.." diyordu... Bunlarıseyredip onlara "hayır ölmedim, burdayım.." demek istedim hayal olduğunu unutup... Sonra anladım yazarın ne demek istediğini daha devamını okumadan kitabın...
************
Farkındalık önemli bir kavramdır psikolojide...Belki de hiç aklımıza gelmeyen ve gelmeyecek bir farkındalığı göstermek istemişti yazar... Kitabı okumaya ne gücüm kalmıştı, ne de isteğim...Almam gereken dersi ve mesajı almıştım... Şimdi ne kitabın adını ne de yazarı hatırlamıyorum...Şu an bunları yazarken bile çok kötü oldum... Bu olayda tek farkındalık da yok üstelik... Biraz kendime geldikten sonra devam ettim hayatımın en zor hayaline... Sırada çevremdekilerin ölümümün akabinde neler söyleyecekleri vardı... Usulen ve nezaketen söylenenlerin dışında... Onlarda bıraktığım izleri, yaşananları ve yaşanamayanları elden geçirerek ben konuşturacaktım hayalimde... İçlerini okuyacaktım, senaryo bana ait olarak...Yaşarken neler yazmıştım, ölümümle neler okuyacaktım...
Gerçek duygularıydı ulaşmaya çalıştığım, ölüm acısının etkisiyle girilen duygusal mod değildi, deşifre etmem gereken metin... Canım oğlumun söyleyecek çok şeyi yoktu...Özleyecekti, yokluğumu hissedecekti.. ağlayacaktı aklına geldikçe... Belki ölümün ne anlama geldiğini hissedecek yaşa gelinceye kadar sıradan bir üzüntünün ötesine geçmeyecekti duyguları...
Ama hayal bu ya, 18-20 yaşına getirdim 2 saniyede oğlumu... "hayal - meyal hatırlıyorum be baba seni... Keşke şimdi yaşıyor olsaydın da erkek erkeğe sohbet etseydik seninle... Bak mezuniyet törenimde de babasızdım... Askere giderken kimin elini öpeceğim senin yerine..."diyecek canı yanarak bir köşede...Sevgili eşim... Benim muhteşem hatunum... Nasıl dayanır bensizliğe ?...O ki, benim için herşeyini feda edip koşmuştu bana... Hayatının tek adamı şimdi toprak olacaktı... Bir daha " Seni seviyorum "diyemeyecekti... Bir daha hevesle açamayacaktı çalan kapıyı... Ve her gelen gece bensizliğini haykıracaktı yüzüne... Her sabah da bensiz başlayacaktı koca gün...Tek cümlesi takıldı o an içime; " Oyunbozanlık yaptın be böceğim, hani beraber ölecektik ?..."Babam-annem, o bugüne kadar evlat olarak mutlu edecek hiçbir şey yapamamanın acısıyla kahrolduğum güzel insanlar...Helaldi şüphesiz hakları...Bilerek hiç kırmamıştım onları... Üzerine titredikleri evlatları onlardan önce göçmüştü işte önlerinde ve dualarına muhtaçtım....Kaç anne ve babanın çekebileceği bir acıydı ki evladının cenazesinde bulunmak... Herhalde insanın uzun yaşadığına üzüldüğü nadir anlardan olsa gerek...
*************
Diğerlerine geçmiyorum...Bu yazıyı şu an yazıyı sizlerle paylaştığıma göre"diğerlerine" artık sizler de dahilsiniz... Düşünün, birgün bir mail ulaşıyor mail-boxınıza"ölmüş" diye...
Sizler kimbilir neler düşünür ve yazardınız...Eşim şu an yanımda ağlıyor, sanki gerçekmiş gibi...Oysa ki yazarın amacı " Yaşamanın ve hala nefes alıyor almanın kıymetini"göstermekti...Benim de öyle...Lafı çok uzattım farkındayım... Ama hayat dediğimiz çözümü zor süreç 2 satırla özetlenemeyecek kadar girintili çıkıntılı...
Ben o gün kurduğum o hayalle, canımın tüm yanmasına rağmen YENİDEN DOĞDUM... Bilgisayar diliyle "format attım hayatıma"... Sahip olduklarımın farkına vardım ve hala nefes alıyor olduğum için şükrettim...
Gözlerimi açtığım anda o kötü ve acı sahne bitmiş,oyun perde demişti... Peki ya hayal değil de,gerçek olsaydı ve perde bir daha açılmamak üzerekapansaydı... İşte bu final bu yazıyı buraya kadar okumanıza değmiş olmalı... Belki gerildiniz, kötü oldunuz ama devamını getirirseniz buna değer bence... Ben bu akşam melankoliğim ve biraz abartmış olabilirim... Hani sanatçı ve şairiz ya ondandır belki...
Bence bu yazıyı sadece okuyarak bırakmayın...
Lütfen arada bir , buradan aldıklarınızı tartın,düşünün ve hayatınızı gözden geçirin.. Ölümün kime ve ne zaman geleceğini Yüce Allah' tan başka bilen yok... İşte bu yüzden hazır yaşıyorken ve nefes alıyorken apabileceklerinizi yapın, ertelemeyin... Bilerek - bilmeyerek kırdığınız kalpleri tamir edin... Sizi sevenlere ve sevdiklerinize daha fazla zaman ayırın... Biraz Hıncal abi tarzı olacak ama,sevginizi ve verdiğiniz değeri haykırın onlara iş işten geçmeden...
Ve en önemlisi; Verdiği - vermediği ,aldığı-almadığı herşey için tekrar tekrar şükredin Yüceler yücesi Yaradan'a...
Can Dündar

ANNE SEVGİSİ...

HİÇBİR ZAMAN AKLIMIZDAN ÇIKARMAYALIM...








ANNE OLMASAYDIM EĞER...

ANNE OLMASAYDIM EĞER..



Topuksuz ayakkabılarla da şık olunabileceğini bilmeyecektim.

Hamileliğim esnasında 80'li kilolara kadar çıkıp kendi çapımda ilk defa bir alanda rekorumu kıramayacaktım.
...
O küçücük ellerle renkli kartonlardan yapılmış bir kâğıt parçasının bu kadar değerli olabileceğini öğrenemeyecektim.

Kan yapsın diye danadili haşlayıp üzerine yumurta kırıp ağzının tadına da uysun diye çikolatalı pudingle karıştırmak gibi yaratıcılığın sınırlarını zorlayan tarifler keşfedemeyecektim hiç.

Su almak için elimde kumanda ile buzdolabını açtığımda kumandayı buzdolabına koyacak kadar ya da evden çıkarken telsiz telefonu çantama atacak kadar kendimden geçmeyecektim.

Birinin canı yandığında ötekinin bu acıyı hissedebilmesinin sadece ikiz kardeşlerde olduğunu sanacaktım.

Sabahın köründe gözü kapalı mutfağa kadar gidip, süt ısıtıp yine gözü kapalı dönme yeteneğini kazanamayacaktım.

Üzümün çekirdeklerini tek tek çıkarmak için insanüstü bir uğraşa asla girmeyecektim.

Bir insanın gaz çıkarması beni bu kadar mutlu edemeyecekti.


Babanla belki daha az kavga edecek ama sevginin evlat denilen başka bir boyutuna giremeyecektik.

Sevginin böylesine karşılıksız olanını hiç tadamayacaktım.

Annemi bu kadar çok sevdiğimi anlamayacaktım.

Annesinden zorla ayırdılar diye "Uçan Fil Dumbo!" çizgi filminde böğürerek ağlamayacaktım.

Geceleri kesintisiz uyuyacak, hafta sonunda sabahları istediğim saatte kalkacaktım ama uyandığımda yanağıma konmuş minik ellerin sıcaklığı ısıtmayacaktı yüreğimi.

Çantamda sürekli bisküvi, ıslak mendil, bir adet oyuncak, düşer bir yerin kanar diye ayıcıklı yara bandı taşımayacaktım.

Acıyı geçiren öpücüğün gücüne inanmayacaktım.

38,5 derece ateş beni de yakıp kavurmayacaktı.

Yağmur sonrası çamurlu sularda zıplamanın keyfine varamayacak, sen bir lokma daha fazla yiyesin diye kalabalığın ortasında kafamda peçete dansı yapmayacaktım.

Sen olmasaydın eğer yaşamın karmaşıklığını unutup tekrar basit yaşamayı öğrenemeyecektim.

Sen olmasaydın eğer ben asla "anne" olmayacaktım.

Bir çocuk doğduğu anda, bir anne doğarmış...
Bu lafın doğruluğuna inanmayacaktım!....

                                                                                                      ALINTIDIR...

9 Mayıs 2013 Perşembe

BENİM ADIM ANNE...


BENİM ADIM ANNE!!
EN ÇOK UYUMAYI İSTEDİĞİ ZAMANLARDA UYKUSUZ KALAN,YEDİREYİM DERKEN YEMEYİ UNUTAN,TEMİZLİK YAPMAYI DÜŞÜNÜRKEN, ÇOCUĞUNUN İLGİSİZLİK ÇAĞIRIŞLARIYLA EVİ TALAN BIRAKAN :) HER YENİ KELİMESİNDE,HER ADIMINDA HEYECANA KAPILAN,ÇOCUĞU BÜYÜRKEN ONUN SEYRİNE DALAN BİR ANNE!

BENİM ADIM ANNE!
HASTALIK DENEN ŞEYİ ÇOCUĞUNA HİÇ YAKIŞTIRAMAYIP BİN PARÇAYA BÖLÜNEN,ONUN YERİNE BEN HASTA OLSAYDIM DEYİP ,
ŞİFASI İÇİN ALLAH'A SONSUZ KERE DUA EDEN,İYİLEŞTİĞİNDE AYNI DUYGULARLA TÜM KALBİYLE MUTLULUK KRİZLERİNE GİREN BİR ANNE!

BENİM ADIM ANNE!
ÇOCUĞUNUN HER ANINI RESMEDİP,İLERDE ONA TEK TEK GÖSTERECEĞİM ARZUSU TAŞIYAN :),HAYATA ONUNLA BİR BAŞKA BAKIYORUM,ONUNLA TEKRAR BÜYÜYORUM DİYEBİLEN BİR ANNE!!

EVET BENİM ADIM ANNE!!
HIZLA BÜYÜMEKTE OLAN YAVRUMA HER ŞEYİN EN İYİSİ OLMASA DA,OLDUĞU KADARINI VEREBİLMEYİ, ŞÜKÜR EDEBİLMEYİ ÖĞRETE BİLMEYİ ARZULAMAKTAYIM...
*HER KADIN ÇOCUK DOĞURUR AMA HER KADIN ANNE OLAMAZ*
BEN BUNCA ŞEYE RAĞMEN YOLUN BAŞINDAYIM DİYORUM KENDİME,,ANNE OLABİLMEYİ BAŞARABİLME YOLU!!

                                                                                                                  NETTEN ALINTIDIR...

7 Mayıs 2013 Salı

Çocuğunuzla Eğlenceli Vakit Geçirmenin 10 Yolu ...


Çocuğunuzla Eğlenceli Vakit Geçirmenin 10 Yolu ...Ne kadar yoğun olsanız, zamansızlıktan şikayetçi olsanız da çocuğunuzla vakit geçirmek hem aileniz hem de çocuğunuzla olan ilişkiniz için son derece önemli.

Çok çalışıyorsunuz, kafanızı işten güçten kaldıramıyor ve çocuğunuzla yeterince vakit geçiremiyor musunuz? Eğer bu konuda ne yapmanız gerektiği düşünüyorsanız işte size uygulamanız gereken 10 önemli madde;

1- Çocukla zaman geçirirken süre önemli mi?

Süreden çok içerik önemlidir. İsterseniz sabahtan akşama kadar aynı ortamda bulunun, eğer ilişkiye duygusal bir yatırım yapmıyorsanız sağlıklı bir ilişkiden bahsetmek mümkün değildir.

2- Anne ve baba birlikte mi vakit geçirmeli?

Şartlar her zaman buna uygun olmayabilir. Ancak mümkün olduğunca akşam yemeklerini birlikte yemek veya 15 dakika bile olsa birlikte bir oyun oynamak, geçirilen günün değerlendirmesini yapmak veya yatmadan önce birlikte hikâye okumak aile içi paylaşımı arttırır. Ancak 3-6 yaş arasında biyolojik cinsiyete uygun sosyal davranışların gelişmesi açısından erkek çocuk ve baba, kız çocuk ve anne paylaşımlarının arttırılması da yararlı olur.

3- Birlikte zaman geçirmek için neler yapılmalı?

Her ebeveyn çocuğuna zaman ayırmak ister. Ancak bu bazen zor olabilir. Bu durumlarda çocuklarla randevulaşmak, bu randevu saatine sadık kalmak, çocuğa ayrılan süre içinde aynı iş toplantısındaymış gibi başka hiçbir şeyle ilgilenmemek yararlı olacaktır.

4- Kaliteli zaman geçirmekten ne anlamalıyız?

Kaliteli zamanı, başlangıcı ve bitişi belli olan bir süreçte, kişilerin her birinin bazen duygusal bazen akademik bazen her iki alanım birden destekleyecek faaliyetlerde bulunması olarak tanımlayabiliriz.

5- Çok yoğun çalışan anne baba çocuğuyla vakit geçiremiyorsa ne gibi sorunlar olur?

Bu durumda belirli patolojilerden bahsetmek oldukça güç. Neredeyse hiçbir psikolojik sıkıntının nedeni sadece anne 5 baba tutumuyla ilişkili değil. Ancak anne babanın çocukları üzerinde etkin olmadığı durumlarda, disiplin sorunları ve buna bağlı olarak akademik sorunlar, okul başarısızlığı görülebilir. Bazen çok ileri boyutlarda bağımlılıkların gelişmesi söz konusu olabilir.

6- Çocukla anne baba niçin birlikte zaman geçirmeli?

Çocuğun hayata hazırlanması için bu önemlidir. Bununla beraber aile çocuğa kendi değerlerini ancak iletişim halinde olursa aktarabilir. Unutmayın! Çocuklara sadece fiziksel şiddet uygulamıyor olmak onlara zarar vermediğimiz veya yararlı olduğumuz anlamına gelmez. Onları ihmal etmek yapılabilecek en büyük hatadır. Çünkü ihmal çocukta özgüven eksikliği, depresyon, öfke problemi gelişme ihtimalini arttırır.

7- Çocuğu ile birlikte zaman geçiremeyen anne, suçluluk duygusuyla nasıl baş edebilir?

En iyi yolu fırsat buldukça bir şeyler paylaşmaktır. Bunun aksine ayrılamayan vakit, maddi hediyelerle doldurulmaya çalışılırsa işte o zaman sıkıntıların yaşanması kaçınılmazdır. Çocuk, içindeki duygusal boşluğu hep bir maddeyle kapatmayı öğrenir. Olumsuz duygularla başka türlü başa çıkmadığında tepkisel aşırı yeme, aşın alışveriş yapma, diğer insanlarla ilişkisinde arkadaşlığını devam ettirebilmek için onlara hediyeler verme gibi davranışlar görülebilir.

8- Sürekli çocuğuyla birlikte olan anne mi, daha kısıtlı zamanda birlikte olan anne mi kaliteli vakit geçiriyordur?

Bazı anneler süper kadın sendromu içinde olup her şeyi tam yapması gerektiğine inanır. Hem çalışır hem çocukla ilgilenir hem evin işlerini yapar hem misafir ağırlar. Bazen de çalışmaz evde çocuğuyla birliktedir ama ilişkilerine duygusal bir yatırımı yoktur. Burada önemli olan o ilişkide var olması gereken anlayış, annenin rehberliği ve koşulsuz sevgisinin olup olmadığıdır.

9- Çocukla hangi yaşa kadar birlikte zaman geçirmek yararlı?

Burada kronolojik bir yaştan bahsetmek mümkün değildir. Bu, çocuğun duygusal gelişimi, içinde bulunduğu arkadaş çevresi, okul profili gibi birçok faktörden etkilenir. Çocuklar, ergenlikle birlikte aileyle geçirilen zamanların süresini azaltıp daha çok yaşıtlarıyla zaman geçirmeye başlar. Bu dönemde sürekli eleştirerek, ne yapması gerektiğini söyleyerek faydalı bir ilişkiden bahsedenleyiz. Bunun aksine her istediğinde yanında olduğunuzu hissettirdiğiniz, olumlu yönlerini vurguladığınız, nasihat vermek yerine rehberlik ettiğiniz bir ilişkide ergen daha sağlıklı ve mutludur.

10- Aileyle birlikte geçirilen zamanın çocuğa katkıları neler?

Çocuğunuzla zaman geçirmeniz onu daha iyi tanıyıp analiz etmenizi sağlar. Böylece sorgulayarak elde edeceğiniz bilgiden daha fazlasına ulaşır, onu daha doğru yönlendirebilirsiniz. Aynı zamanda çocuğunuz da sizi, değerlerinizi, ailenizin sınır ve kurallarını öğrenir ve buna uygun davranışlar geliştirmek için sizi model alır. Oysa anne babadan kopuk olan çocuk üzerinde ailesi değil çevresindeki diğer kişiler etkin olur.
                                                                                                                                                      NETTEN ALINTIDIR... ntvmsnbc


ÇOCUĞUNUZUN GELİŞİMİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER...


Anne baba olarak çocuğunuzun gelişimi için kaygılarınız olabilir.Bu kaygıların olması çok doğal ancak her şey için kaygılanmakta doğru bir davranış değil.Uzmanlar bu kaygılar ışında çocuğun ailesi tarafından incelenebilmesi için bir liste oluşturmuşlar.Listede çocuğunuzun fiziksel ve zihinsel gelişimini önemli şekilde etkileyen faktör bulunmaktadır.Bu gelişim listesine göre çocuğunuzun gelişimi 11 farklı kriterle takip edebilirsiniz.Bunlar:

1. Uyuma alışkanlığı2. Yeme alışkanlığı3. Tuvalet alışkanlığı4. Arkadaşlık5. Duygu yoğunluğu6. Oyununun çeşitliliği7. İlgi alanları8. Merak hissi9. Ani tepkileri10. Otoriteye olan tepkisi11. Hayattan zevk alıyor mu?

Bu kriterleri şöyle açıklayabiliriz:

1.Uyuma alışkanlığı: Çocuğunuz erken saatlerde uyuyor ve sabah erken uyanabiliyor mu? Sabah uyanırken isteyerek mi uyanıyor yoksa uyanırken zorlanıyor mu? Sürekli uykusuzluk çekiyor mu?(3 hafta bu sorunu yaşaması gelişimsel bir problemin işareti olabilir.) Tabii bu koşullara dikkat ederken çocuğunuzda aşırı yorgunluk ya da strese bağlı olan uyku problemlerini dikkate almamalısınız.

2.Yeme alışkanlığı: Çocuğunuz genellikle iştahla mı yiyor yoksa yemek yerken sürekli problem çıkarıyor mu? Sürekli öğünleri atlatmaya mı çalışıyor yoksa öğünlerde uyumlu şekilde yemek yiyor mu? Bu kriteri incelerken çocuğunuz hasta olmadığı bir dönemi tercih edin, çünkü hastalığı çocuğunuzun iştahını etkileyebilir.

3.Tuvalet alışkanlığı: Belirli bir yaştan sonra tuvalet alışkanlığı önem kazanıyor ve bu nedenle tuvalet alışkanlığı ailelerin dikkat etmesi gereken en önemli konulardan biri oluyor, çünkü bu alışkanlığın uygulamasında oluşan problemlerin çoğu biyolojik kaynaklı olabiliyor.Erken yaşlarda tespit edilen bu problemlerin tedavisi de kolay oluyor, ama geç teşhis, problemin büyümesine neden olabiliyor.Siz bu alışkanlığı incelerken şu soruları sorabilirsiniz:Çocuğum sık sık altına kaçırıyor mu? Tuvaletini yapmayı geciktiriyor mu? Tabii bu kriteri incelerken kendinize sormanız gereken en önemli soru şu: Çocuğuma gerekli tuvalet eğitimini verdin mi?

4.Arkadaşlık: Çocuğunuzun sürekli var olan ya da kendine yakın hissettiği arkadaşları var mı? Bu arkadaşlarıyla oynarken onlarla iyi iletişim kurabiliyorlar mı?

5.Duygu yoğunluğu: Çocuğunuz farklı duyguları yaşayabiliyor mu yoksa sadece belli duyguları mı yaşıyor? Olaylar karşısında hissettiği duygular tutarlı mı? Sevdikleri aktiviteleri yaptıklarında mutlu oluyorlar mı?Bu kriteri incelemek tabii ki bir gün içinde mümkün değil, çünkü insanlar bir gün içinde her duyguyu yaşayamayabilirler, bu nedenle bu kriterin gelişimini zaman içinde anlayabilirsiniz ancak.

6.Oyununun çeşitliliği: Çocuğunuzun nasıl oyunlar tercih ettiğine dikkat edin, oyun çocuğun gelişimi hakkında ip ucu veren en önemli kaynaktır.Çocuğunuz sürekli aynı oyunu mu yoksa farklı oyunları mı oynuyor? (Aynı oyuncağı mı yoksa farklı oyuncakları mı kullanıyor?) Oyunlarında şiddet unsurlarını ne kadar sık kullanıyor? Bazen çocuklar başka oyunları oynamak ya da başka oyuncakları kullanmak konusunda çekingen olabilirler, eğer çocuğunuzda bu tip bir durumla karşılaşırsanız kesin bir yargıya varmadan önce onu farklı oyunlar ve oyuncaklar konusunda cesaretlendirin.

7.İlgi alanları: Bu yaşlarda çocuklar her şeye ilgi duyabilirler, yolda gördüğü bür kağıt parçası ya da markette satılan bir temizlik ürünü onların ilgisini oyuncak dükkanlarında satılan bir çok oyuncaktan daha fazla çekebilir.Onların ilgilerini ancak gözlemlerinizle keşfedebilirsiniz.Bu kriteri incelerken çocuğunuz ilgi alanlarının birbiriyle alakalı şeyler mi yoksa bağımsız şeyler mi olduğuna dikkat edin.

8.Merak hissi: Merak her çocuğun içinde bulunan doğal bir güdüdür.Bu güdü yardımıyla çevrelerini keşfederler ve bir çok yeni şey öğrenirler.Erken yaşlardaki çocukların oldukça meraklı olması beklenir. Çocuğunuzun meraklı olduğunu genellikle size bunaltan sayısız sorunun varlığından anlayabilirsiniz.

9.Ani tepkileri: Çocuğunuz yaşadığı olaylar karşısında tepkisini gösterebiliyor mu yoksa tepki vermeyip yaşanan şeylere sadece seyirci mi kalıyor? Örneğin sevdiği bir kişiyi gördüğünde seviniyor mu?

10.Otoriteye olan tepkisi: Okul öncesi dönemde çocuklar genellikle bir yetişkinin otoritesini kabul eder ve onun söylediklerine fazla itiraz etmezler.(Çocukların istediklerini yaptırma konusunda ısrarcı olmalarını bu konuyla ilişkilendirmemelisiniz.) Çocuğunuz söylediklerinize sürekli karşı çıkıyor mu ya da kendini fikrini hiç hesaba katmadan sürekli size itaat mı ediyor?

11.Hayattan zevk alıyor mu?: Çocuğunuz yaşadığı hayatı seviyor mu yoksa sürekli olarak yaşadıklarından şikayet mi ediyor? Bu kriteri anlamak için her çocuğun genel olarak yapmaktan hoşlandığı şeyleri sizin çocuğunuz nasıl uyguluyor buna dikkat edin. Örneğin her çocuk oyun oynamaktan, pikniğe gitmekten , eğlence merkezlerinde eğlenmekten çok hoşlanır.Bu aktiviteler esnasında siz de çocuğunuzu inceleyebilir ve onun tepkilerini değerlendirebilirsiniz.

Unutmayalım ki; zihinsel ve fiziksel gelişimi normal olan çocuklarda bile bu kriterlerin uygulanmasında zaman zaman dalgalanmalar olur.Bu nedenle hemen panik olmak yerine objektif ve yerinde gözlemler yapmaya çalışın.Tek günlük bir inceleme gerçeği yansıtamaz, çocuğu o gün etkilemiş olan olumsuz faktörler çocuğun hayatını sürekli etkileyen faktörler olmayabilir.Bu nedenle gözlemlerinizi yaparken çocuğun yaşına göre uzmanlar tarafından belirlenmiş gözlem sürelerine uymaya dikkat edin.Yaşlara göre gözlem süreleri şöyle değişiyor; 3 yaş için 3 hafta , 4 yaş için 4 hafta , 5 ve 6 yaş için 5 ile 7 hafta gözlem yapmanız gerekiyor.

ANNE OLMAK...

 Anne olmak, umut etmek demektir.Anne olmak, asla vazgeçmemek demektir.Anne olmak,hesapsızca sevmek demektir. Anne olmak, sorumluluk demektir..Anne olmak, sadece kendini düşünmekten ömür boyu vazgeçmek demektir.Anne olmak, her zaman yapacak işleri olmak demektir..Anne olmak, dünyanın öbür ucunda da olsa çocuğunun sıkıntısını hissetmek demektir.Anne olmak, kaç yaşına gelmiş olursa olsun çocuğunun aç olup olmadığından endişelenmek demektir.Anne olmak, çocuğunu gördüğüne her defasında coşkuyla sevinmek demektir..Anne olmak, uykusuz geceler demektir..Anne olmak, sınav kapılarında beklemek, yeniden öğrenci olmak hatta asker olmak demektir..Anne olmak, hayatı çocuğuyla birlikte yeniden yaşamak ve öğrenmek demektir.Anne olmak, güçlü ve cesur olmak demektir..Anne olmak, mutluluk demektir...

                                                                                                                       NETTEN ALINTIDIR...