Sayfalar

17 Mayıs 2013 Cuma

MESAJINIZ VAR!!!


Bir zamanlar bir psikoloji kitabında okuduğum bir bölüm vardı... Hayatın ve getirilerinin kıymetini anlamak için tavsiye edilen bir metod vardı içinde.. Deniyordu ki; "arada bir, çok bunaldığınızda, hayatın sizin için çekilmez hale geldiğini düşündüğünüzde kendinize 10 dakika ayırın ve kendi cenaze töreninizi düşünün"... Cümleyi ilk okuduğumda çarpılmıştım... Ben girişin akabinde pozitif bir gelişme ve tavsiye bekliyordum... Ama " kendi ölümümüzü ve cenazemizi " düşünmemiz tavsiye ediliyordu...
Tüylerim diken diken oldu ve yazarın saçmaladığını düşündüm o an... Ama önyargı düşmanı biri olarak okumaya devam ettim... Diyordu ki; " bunları düşündüğünüzde dünyadaki yerinizi, dünyayı terkettiğinizde oluşacak boşluğu, sevdikleriniz ve sizi sevenler için öneminizi anlayacaksınız... özellikle insanların sizin için neler söyleyeceklerini, onlar için ne ifade ettiğinizi hissetmeye çalışın...O andan geriye dönme şansınız olmadığını, hayat denen kredinizin bittiğini ve onlara yanıt verme şansınız olmadığını düşünün...Tekrar sarılma, bir kez daha öpme ihtimalinizin bittiğini hissedin...Dünyadaki küslüklerin, ayrılıkların, kavgaların yanında bu acının ve geri önülmezliğin korkunç çaresizliğini yaşayın... Bırakın canınız yansın, bırakın alevler içinde kavrulsun tüm ruhunuz...Orada, o musalla taşında düşünün kendinizi...Seyredin şu an çevrenizde olanların yüz ifadelerini...Akıllarından ve yüreklerinden geçen cümleleri hayal edin...
**************
Kitaba devam etmeden bıraktım kenara ve gözlerimi kapatıp aynen düşünmeye başladım... Eşimi, oğlumu, annemi, babamı,kardeşlerimi ve diğer tüm çevremi oturttum tek tek kendi cenaze törenimdeki yerlerine... birer birer yerleştirdim tabutumun çevresine hepsini... hayatımda çok nadir bu kadar canım yanmıştı... görüyordum işte "babaaaa..." diye ağlayan biricik oğlumu...Eşim kucağında "ağlayan emanetimle" ayakta durmaya çalışıyordu perperişan...Koca çınar babacığım, belli belirsiz dualar okuyordu, o gözümden hala gitmeyen vakur duruşuyla... Annem, ciğerinden bir parça canlı canlı koparılmış gibi hem içine hem dışına akıtıyordu gözyaşlarını...Kardeşlerim, akrabalarım "çok erken gitti, doyamadı oğluna.."diyordu acıyan ses tonlarıyla... Ve dostlarım... Onlar da şaşkındı... Bazısı "daha dün birlikteydik, nasıl olur.." diyordu... Bunlarıseyredip onlara "hayır ölmedim, burdayım.." demek istedim hayal olduğunu unutup... Sonra anladım yazarın ne demek istediğini daha devamını okumadan kitabın...
************
Farkındalık önemli bir kavramdır psikolojide...Belki de hiç aklımıza gelmeyen ve gelmeyecek bir farkındalığı göstermek istemişti yazar... Kitabı okumaya ne gücüm kalmıştı, ne de isteğim...Almam gereken dersi ve mesajı almıştım... Şimdi ne kitabın adını ne de yazarı hatırlamıyorum...Şu an bunları yazarken bile çok kötü oldum... Bu olayda tek farkındalık da yok üstelik... Biraz kendime geldikten sonra devam ettim hayatımın en zor hayaline... Sırada çevremdekilerin ölümümün akabinde neler söyleyecekleri vardı... Usulen ve nezaketen söylenenlerin dışında... Onlarda bıraktığım izleri, yaşananları ve yaşanamayanları elden geçirerek ben konuşturacaktım hayalimde... İçlerini okuyacaktım, senaryo bana ait olarak...Yaşarken neler yazmıştım, ölümümle neler okuyacaktım...
Gerçek duygularıydı ulaşmaya çalıştığım, ölüm acısının etkisiyle girilen duygusal mod değildi, deşifre etmem gereken metin... Canım oğlumun söyleyecek çok şeyi yoktu...Özleyecekti, yokluğumu hissedecekti.. ağlayacaktı aklına geldikçe... Belki ölümün ne anlama geldiğini hissedecek yaşa gelinceye kadar sıradan bir üzüntünün ötesine geçmeyecekti duyguları...
Ama hayal bu ya, 18-20 yaşına getirdim 2 saniyede oğlumu... "hayal - meyal hatırlıyorum be baba seni... Keşke şimdi yaşıyor olsaydın da erkek erkeğe sohbet etseydik seninle... Bak mezuniyet törenimde de babasızdım... Askere giderken kimin elini öpeceğim senin yerine..."diyecek canı yanarak bir köşede...Sevgili eşim... Benim muhteşem hatunum... Nasıl dayanır bensizliğe ?...O ki, benim için herşeyini feda edip koşmuştu bana... Hayatının tek adamı şimdi toprak olacaktı... Bir daha " Seni seviyorum "diyemeyecekti... Bir daha hevesle açamayacaktı çalan kapıyı... Ve her gelen gece bensizliğini haykıracaktı yüzüne... Her sabah da bensiz başlayacaktı koca gün...Tek cümlesi takıldı o an içime; " Oyunbozanlık yaptın be böceğim, hani beraber ölecektik ?..."Babam-annem, o bugüne kadar evlat olarak mutlu edecek hiçbir şey yapamamanın acısıyla kahrolduğum güzel insanlar...Helaldi şüphesiz hakları...Bilerek hiç kırmamıştım onları... Üzerine titredikleri evlatları onlardan önce göçmüştü işte önlerinde ve dualarına muhtaçtım....Kaç anne ve babanın çekebileceği bir acıydı ki evladının cenazesinde bulunmak... Herhalde insanın uzun yaşadığına üzüldüğü nadir anlardan olsa gerek...
*************
Diğerlerine geçmiyorum...Bu yazıyı şu an yazıyı sizlerle paylaştığıma göre"diğerlerine" artık sizler de dahilsiniz... Düşünün, birgün bir mail ulaşıyor mail-boxınıza"ölmüş" diye...
Sizler kimbilir neler düşünür ve yazardınız...Eşim şu an yanımda ağlıyor, sanki gerçekmiş gibi...Oysa ki yazarın amacı " Yaşamanın ve hala nefes alıyor almanın kıymetini"göstermekti...Benim de öyle...Lafı çok uzattım farkındayım... Ama hayat dediğimiz çözümü zor süreç 2 satırla özetlenemeyecek kadar girintili çıkıntılı...
Ben o gün kurduğum o hayalle, canımın tüm yanmasına rağmen YENİDEN DOĞDUM... Bilgisayar diliyle "format attım hayatıma"... Sahip olduklarımın farkına vardım ve hala nefes alıyor olduğum için şükrettim...
Gözlerimi açtığım anda o kötü ve acı sahne bitmiş,oyun perde demişti... Peki ya hayal değil de,gerçek olsaydı ve perde bir daha açılmamak üzerekapansaydı... İşte bu final bu yazıyı buraya kadar okumanıza değmiş olmalı... Belki gerildiniz, kötü oldunuz ama devamını getirirseniz buna değer bence... Ben bu akşam melankoliğim ve biraz abartmış olabilirim... Hani sanatçı ve şairiz ya ondandır belki...
Bence bu yazıyı sadece okuyarak bırakmayın...
Lütfen arada bir , buradan aldıklarınızı tartın,düşünün ve hayatınızı gözden geçirin.. Ölümün kime ve ne zaman geleceğini Yüce Allah' tan başka bilen yok... İşte bu yüzden hazır yaşıyorken ve nefes alıyorken apabileceklerinizi yapın, ertelemeyin... Bilerek - bilmeyerek kırdığınız kalpleri tamir edin... Sizi sevenlere ve sevdiklerinize daha fazla zaman ayırın... Biraz Hıncal abi tarzı olacak ama,sevginizi ve verdiğiniz değeri haykırın onlara iş işten geçmeden...
Ve en önemlisi; Verdiği - vermediği ,aldığı-almadığı herşey için tekrar tekrar şükredin Yüceler yücesi Yaradan'a...
Can Dündar

ANNE SEVGİSİ...

HİÇBİR ZAMAN AKLIMIZDAN ÇIKARMAYALIM...








ANNE OLMASAYDIM EĞER...

ANNE OLMASAYDIM EĞER..



Topuksuz ayakkabılarla da şık olunabileceğini bilmeyecektim.

Hamileliğim esnasında 80'li kilolara kadar çıkıp kendi çapımda ilk defa bir alanda rekorumu kıramayacaktım.
...
O küçücük ellerle renkli kartonlardan yapılmış bir kâğıt parçasının bu kadar değerli olabileceğini öğrenemeyecektim.

Kan yapsın diye danadili haşlayıp üzerine yumurta kırıp ağzının tadına da uysun diye çikolatalı pudingle karıştırmak gibi yaratıcılığın sınırlarını zorlayan tarifler keşfedemeyecektim hiç.

Su almak için elimde kumanda ile buzdolabını açtığımda kumandayı buzdolabına koyacak kadar ya da evden çıkarken telsiz telefonu çantama atacak kadar kendimden geçmeyecektim.

Birinin canı yandığında ötekinin bu acıyı hissedebilmesinin sadece ikiz kardeşlerde olduğunu sanacaktım.

Sabahın köründe gözü kapalı mutfağa kadar gidip, süt ısıtıp yine gözü kapalı dönme yeteneğini kazanamayacaktım.

Üzümün çekirdeklerini tek tek çıkarmak için insanüstü bir uğraşa asla girmeyecektim.

Bir insanın gaz çıkarması beni bu kadar mutlu edemeyecekti.


Babanla belki daha az kavga edecek ama sevginin evlat denilen başka bir boyutuna giremeyecektik.

Sevginin böylesine karşılıksız olanını hiç tadamayacaktım.

Annemi bu kadar çok sevdiğimi anlamayacaktım.

Annesinden zorla ayırdılar diye "Uçan Fil Dumbo!" çizgi filminde böğürerek ağlamayacaktım.

Geceleri kesintisiz uyuyacak, hafta sonunda sabahları istediğim saatte kalkacaktım ama uyandığımda yanağıma konmuş minik ellerin sıcaklığı ısıtmayacaktı yüreğimi.

Çantamda sürekli bisküvi, ıslak mendil, bir adet oyuncak, düşer bir yerin kanar diye ayıcıklı yara bandı taşımayacaktım.

Acıyı geçiren öpücüğün gücüne inanmayacaktım.

38,5 derece ateş beni de yakıp kavurmayacaktı.

Yağmur sonrası çamurlu sularda zıplamanın keyfine varamayacak, sen bir lokma daha fazla yiyesin diye kalabalığın ortasında kafamda peçete dansı yapmayacaktım.

Sen olmasaydın eğer yaşamın karmaşıklığını unutup tekrar basit yaşamayı öğrenemeyecektim.

Sen olmasaydın eğer ben asla "anne" olmayacaktım.

Bir çocuk doğduğu anda, bir anne doğarmış...
Bu lafın doğruluğuna inanmayacaktım!....

                                                                                                      ALINTIDIR...

9 Mayıs 2013 Perşembe

BENİM ADIM ANNE...


BENİM ADIM ANNE!!
EN ÇOK UYUMAYI İSTEDİĞİ ZAMANLARDA UYKUSUZ KALAN,YEDİREYİM DERKEN YEMEYİ UNUTAN,TEMİZLİK YAPMAYI DÜŞÜNÜRKEN, ÇOCUĞUNUN İLGİSİZLİK ÇAĞIRIŞLARIYLA EVİ TALAN BIRAKAN :) HER YENİ KELİMESİNDE,HER ADIMINDA HEYECANA KAPILAN,ÇOCUĞU BÜYÜRKEN ONUN SEYRİNE DALAN BİR ANNE!

BENİM ADIM ANNE!
HASTALIK DENEN ŞEYİ ÇOCUĞUNA HİÇ YAKIŞTIRAMAYIP BİN PARÇAYA BÖLÜNEN,ONUN YERİNE BEN HASTA OLSAYDIM DEYİP ,
ŞİFASI İÇİN ALLAH'A SONSUZ KERE DUA EDEN,İYİLEŞTİĞİNDE AYNI DUYGULARLA TÜM KALBİYLE MUTLULUK KRİZLERİNE GİREN BİR ANNE!

BENİM ADIM ANNE!
ÇOCUĞUNUN HER ANINI RESMEDİP,İLERDE ONA TEK TEK GÖSTERECEĞİM ARZUSU TAŞIYAN :),HAYATA ONUNLA BİR BAŞKA BAKIYORUM,ONUNLA TEKRAR BÜYÜYORUM DİYEBİLEN BİR ANNE!!

EVET BENİM ADIM ANNE!!
HIZLA BÜYÜMEKTE OLAN YAVRUMA HER ŞEYİN EN İYİSİ OLMASA DA,OLDUĞU KADARINI VEREBİLMEYİ, ŞÜKÜR EDEBİLMEYİ ÖĞRETE BİLMEYİ ARZULAMAKTAYIM...
*HER KADIN ÇOCUK DOĞURUR AMA HER KADIN ANNE OLAMAZ*
BEN BUNCA ŞEYE RAĞMEN YOLUN BAŞINDAYIM DİYORUM KENDİME,,ANNE OLABİLMEYİ BAŞARABİLME YOLU!!

                                                                                                                  NETTEN ALINTIDIR...

7 Mayıs 2013 Salı

Çocuğunuzla Eğlenceli Vakit Geçirmenin 10 Yolu ...


Çocuğunuzla Eğlenceli Vakit Geçirmenin 10 Yolu ...Ne kadar yoğun olsanız, zamansızlıktan şikayetçi olsanız da çocuğunuzla vakit geçirmek hem aileniz hem de çocuğunuzla olan ilişkiniz için son derece önemli.

Çok çalışıyorsunuz, kafanızı işten güçten kaldıramıyor ve çocuğunuzla yeterince vakit geçiremiyor musunuz? Eğer bu konuda ne yapmanız gerektiği düşünüyorsanız işte size uygulamanız gereken 10 önemli madde;

1- Çocukla zaman geçirirken süre önemli mi?

Süreden çok içerik önemlidir. İsterseniz sabahtan akşama kadar aynı ortamda bulunun, eğer ilişkiye duygusal bir yatırım yapmıyorsanız sağlıklı bir ilişkiden bahsetmek mümkün değildir.

2- Anne ve baba birlikte mi vakit geçirmeli?

Şartlar her zaman buna uygun olmayabilir. Ancak mümkün olduğunca akşam yemeklerini birlikte yemek veya 15 dakika bile olsa birlikte bir oyun oynamak, geçirilen günün değerlendirmesini yapmak veya yatmadan önce birlikte hikâye okumak aile içi paylaşımı arttırır. Ancak 3-6 yaş arasında biyolojik cinsiyete uygun sosyal davranışların gelişmesi açısından erkek çocuk ve baba, kız çocuk ve anne paylaşımlarının arttırılması da yararlı olur.

3- Birlikte zaman geçirmek için neler yapılmalı?

Her ebeveyn çocuğuna zaman ayırmak ister. Ancak bu bazen zor olabilir. Bu durumlarda çocuklarla randevulaşmak, bu randevu saatine sadık kalmak, çocuğa ayrılan süre içinde aynı iş toplantısındaymış gibi başka hiçbir şeyle ilgilenmemek yararlı olacaktır.

4- Kaliteli zaman geçirmekten ne anlamalıyız?

Kaliteli zamanı, başlangıcı ve bitişi belli olan bir süreçte, kişilerin her birinin bazen duygusal bazen akademik bazen her iki alanım birden destekleyecek faaliyetlerde bulunması olarak tanımlayabiliriz.

5- Çok yoğun çalışan anne baba çocuğuyla vakit geçiremiyorsa ne gibi sorunlar olur?

Bu durumda belirli patolojilerden bahsetmek oldukça güç. Neredeyse hiçbir psikolojik sıkıntının nedeni sadece anne 5 baba tutumuyla ilişkili değil. Ancak anne babanın çocukları üzerinde etkin olmadığı durumlarda, disiplin sorunları ve buna bağlı olarak akademik sorunlar, okul başarısızlığı görülebilir. Bazen çok ileri boyutlarda bağımlılıkların gelişmesi söz konusu olabilir.

6- Çocukla anne baba niçin birlikte zaman geçirmeli?

Çocuğun hayata hazırlanması için bu önemlidir. Bununla beraber aile çocuğa kendi değerlerini ancak iletişim halinde olursa aktarabilir. Unutmayın! Çocuklara sadece fiziksel şiddet uygulamıyor olmak onlara zarar vermediğimiz veya yararlı olduğumuz anlamına gelmez. Onları ihmal etmek yapılabilecek en büyük hatadır. Çünkü ihmal çocukta özgüven eksikliği, depresyon, öfke problemi gelişme ihtimalini arttırır.

7- Çocuğu ile birlikte zaman geçiremeyen anne, suçluluk duygusuyla nasıl baş edebilir?

En iyi yolu fırsat buldukça bir şeyler paylaşmaktır. Bunun aksine ayrılamayan vakit, maddi hediyelerle doldurulmaya çalışılırsa işte o zaman sıkıntıların yaşanması kaçınılmazdır. Çocuk, içindeki duygusal boşluğu hep bir maddeyle kapatmayı öğrenir. Olumsuz duygularla başka türlü başa çıkmadığında tepkisel aşırı yeme, aşın alışveriş yapma, diğer insanlarla ilişkisinde arkadaşlığını devam ettirebilmek için onlara hediyeler verme gibi davranışlar görülebilir.

8- Sürekli çocuğuyla birlikte olan anne mi, daha kısıtlı zamanda birlikte olan anne mi kaliteli vakit geçiriyordur?

Bazı anneler süper kadın sendromu içinde olup her şeyi tam yapması gerektiğine inanır. Hem çalışır hem çocukla ilgilenir hem evin işlerini yapar hem misafir ağırlar. Bazen de çalışmaz evde çocuğuyla birliktedir ama ilişkilerine duygusal bir yatırımı yoktur. Burada önemli olan o ilişkide var olması gereken anlayış, annenin rehberliği ve koşulsuz sevgisinin olup olmadığıdır.

9- Çocukla hangi yaşa kadar birlikte zaman geçirmek yararlı?

Burada kronolojik bir yaştan bahsetmek mümkün değildir. Bu, çocuğun duygusal gelişimi, içinde bulunduğu arkadaş çevresi, okul profili gibi birçok faktörden etkilenir. Çocuklar, ergenlikle birlikte aileyle geçirilen zamanların süresini azaltıp daha çok yaşıtlarıyla zaman geçirmeye başlar. Bu dönemde sürekli eleştirerek, ne yapması gerektiğini söyleyerek faydalı bir ilişkiden bahsedenleyiz. Bunun aksine her istediğinde yanında olduğunuzu hissettirdiğiniz, olumlu yönlerini vurguladığınız, nasihat vermek yerine rehberlik ettiğiniz bir ilişkide ergen daha sağlıklı ve mutludur.

10- Aileyle birlikte geçirilen zamanın çocuğa katkıları neler?

Çocuğunuzla zaman geçirmeniz onu daha iyi tanıyıp analiz etmenizi sağlar. Böylece sorgulayarak elde edeceğiniz bilgiden daha fazlasına ulaşır, onu daha doğru yönlendirebilirsiniz. Aynı zamanda çocuğunuz da sizi, değerlerinizi, ailenizin sınır ve kurallarını öğrenir ve buna uygun davranışlar geliştirmek için sizi model alır. Oysa anne babadan kopuk olan çocuk üzerinde ailesi değil çevresindeki diğer kişiler etkin olur.
                                                                                                                                                      NETTEN ALINTIDIR... ntvmsnbc


ÇOCUĞUNUZUN GELİŞİMİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER...


Anne baba olarak çocuğunuzun gelişimi için kaygılarınız olabilir.Bu kaygıların olması çok doğal ancak her şey için kaygılanmakta doğru bir davranış değil.Uzmanlar bu kaygılar ışında çocuğun ailesi tarafından incelenebilmesi için bir liste oluşturmuşlar.Listede çocuğunuzun fiziksel ve zihinsel gelişimini önemli şekilde etkileyen faktör bulunmaktadır.Bu gelişim listesine göre çocuğunuzun gelişimi 11 farklı kriterle takip edebilirsiniz.Bunlar:

1. Uyuma alışkanlığı2. Yeme alışkanlığı3. Tuvalet alışkanlığı4. Arkadaşlık5. Duygu yoğunluğu6. Oyununun çeşitliliği7. İlgi alanları8. Merak hissi9. Ani tepkileri10. Otoriteye olan tepkisi11. Hayattan zevk alıyor mu?

Bu kriterleri şöyle açıklayabiliriz:

1.Uyuma alışkanlığı: Çocuğunuz erken saatlerde uyuyor ve sabah erken uyanabiliyor mu? Sabah uyanırken isteyerek mi uyanıyor yoksa uyanırken zorlanıyor mu? Sürekli uykusuzluk çekiyor mu?(3 hafta bu sorunu yaşaması gelişimsel bir problemin işareti olabilir.) Tabii bu koşullara dikkat ederken çocuğunuzda aşırı yorgunluk ya da strese bağlı olan uyku problemlerini dikkate almamalısınız.

2.Yeme alışkanlığı: Çocuğunuz genellikle iştahla mı yiyor yoksa yemek yerken sürekli problem çıkarıyor mu? Sürekli öğünleri atlatmaya mı çalışıyor yoksa öğünlerde uyumlu şekilde yemek yiyor mu? Bu kriteri incelerken çocuğunuz hasta olmadığı bir dönemi tercih edin, çünkü hastalığı çocuğunuzun iştahını etkileyebilir.

3.Tuvalet alışkanlığı: Belirli bir yaştan sonra tuvalet alışkanlığı önem kazanıyor ve bu nedenle tuvalet alışkanlığı ailelerin dikkat etmesi gereken en önemli konulardan biri oluyor, çünkü bu alışkanlığın uygulamasında oluşan problemlerin çoğu biyolojik kaynaklı olabiliyor.Erken yaşlarda tespit edilen bu problemlerin tedavisi de kolay oluyor, ama geç teşhis, problemin büyümesine neden olabiliyor.Siz bu alışkanlığı incelerken şu soruları sorabilirsiniz:Çocuğum sık sık altına kaçırıyor mu? Tuvaletini yapmayı geciktiriyor mu? Tabii bu kriteri incelerken kendinize sormanız gereken en önemli soru şu: Çocuğuma gerekli tuvalet eğitimini verdin mi?

4.Arkadaşlık: Çocuğunuzun sürekli var olan ya da kendine yakın hissettiği arkadaşları var mı? Bu arkadaşlarıyla oynarken onlarla iyi iletişim kurabiliyorlar mı?

5.Duygu yoğunluğu: Çocuğunuz farklı duyguları yaşayabiliyor mu yoksa sadece belli duyguları mı yaşıyor? Olaylar karşısında hissettiği duygular tutarlı mı? Sevdikleri aktiviteleri yaptıklarında mutlu oluyorlar mı?Bu kriteri incelemek tabii ki bir gün içinde mümkün değil, çünkü insanlar bir gün içinde her duyguyu yaşayamayabilirler, bu nedenle bu kriterin gelişimini zaman içinde anlayabilirsiniz ancak.

6.Oyununun çeşitliliği: Çocuğunuzun nasıl oyunlar tercih ettiğine dikkat edin, oyun çocuğun gelişimi hakkında ip ucu veren en önemli kaynaktır.Çocuğunuz sürekli aynı oyunu mu yoksa farklı oyunları mı oynuyor? (Aynı oyuncağı mı yoksa farklı oyuncakları mı kullanıyor?) Oyunlarında şiddet unsurlarını ne kadar sık kullanıyor? Bazen çocuklar başka oyunları oynamak ya da başka oyuncakları kullanmak konusunda çekingen olabilirler, eğer çocuğunuzda bu tip bir durumla karşılaşırsanız kesin bir yargıya varmadan önce onu farklı oyunlar ve oyuncaklar konusunda cesaretlendirin.

7.İlgi alanları: Bu yaşlarda çocuklar her şeye ilgi duyabilirler, yolda gördüğü bür kağıt parçası ya da markette satılan bir temizlik ürünü onların ilgisini oyuncak dükkanlarında satılan bir çok oyuncaktan daha fazla çekebilir.Onların ilgilerini ancak gözlemlerinizle keşfedebilirsiniz.Bu kriteri incelerken çocuğunuz ilgi alanlarının birbiriyle alakalı şeyler mi yoksa bağımsız şeyler mi olduğuna dikkat edin.

8.Merak hissi: Merak her çocuğun içinde bulunan doğal bir güdüdür.Bu güdü yardımıyla çevrelerini keşfederler ve bir çok yeni şey öğrenirler.Erken yaşlardaki çocukların oldukça meraklı olması beklenir. Çocuğunuzun meraklı olduğunu genellikle size bunaltan sayısız sorunun varlığından anlayabilirsiniz.

9.Ani tepkileri: Çocuğunuz yaşadığı olaylar karşısında tepkisini gösterebiliyor mu yoksa tepki vermeyip yaşanan şeylere sadece seyirci mi kalıyor? Örneğin sevdiği bir kişiyi gördüğünde seviniyor mu?

10.Otoriteye olan tepkisi: Okul öncesi dönemde çocuklar genellikle bir yetişkinin otoritesini kabul eder ve onun söylediklerine fazla itiraz etmezler.(Çocukların istediklerini yaptırma konusunda ısrarcı olmalarını bu konuyla ilişkilendirmemelisiniz.) Çocuğunuz söylediklerinize sürekli karşı çıkıyor mu ya da kendini fikrini hiç hesaba katmadan sürekli size itaat mı ediyor?

11.Hayattan zevk alıyor mu?: Çocuğunuz yaşadığı hayatı seviyor mu yoksa sürekli olarak yaşadıklarından şikayet mi ediyor? Bu kriteri anlamak için her çocuğun genel olarak yapmaktan hoşlandığı şeyleri sizin çocuğunuz nasıl uyguluyor buna dikkat edin. Örneğin her çocuk oyun oynamaktan, pikniğe gitmekten , eğlence merkezlerinde eğlenmekten çok hoşlanır.Bu aktiviteler esnasında siz de çocuğunuzu inceleyebilir ve onun tepkilerini değerlendirebilirsiniz.

Unutmayalım ki; zihinsel ve fiziksel gelişimi normal olan çocuklarda bile bu kriterlerin uygulanmasında zaman zaman dalgalanmalar olur.Bu nedenle hemen panik olmak yerine objektif ve yerinde gözlemler yapmaya çalışın.Tek günlük bir inceleme gerçeği yansıtamaz, çocuğu o gün etkilemiş olan olumsuz faktörler çocuğun hayatını sürekli etkileyen faktörler olmayabilir.Bu nedenle gözlemlerinizi yaparken çocuğun yaşına göre uzmanlar tarafından belirlenmiş gözlem sürelerine uymaya dikkat edin.Yaşlara göre gözlem süreleri şöyle değişiyor; 3 yaş için 3 hafta , 4 yaş için 4 hafta , 5 ve 6 yaş için 5 ile 7 hafta gözlem yapmanız gerekiyor.

ANNE OLMAK...

 Anne olmak, umut etmek demektir.Anne olmak, asla vazgeçmemek demektir.Anne olmak,hesapsızca sevmek demektir. Anne olmak, sorumluluk demektir..Anne olmak, sadece kendini düşünmekten ömür boyu vazgeçmek demektir.Anne olmak, her zaman yapacak işleri olmak demektir..Anne olmak, dünyanın öbür ucunda da olsa çocuğunun sıkıntısını hissetmek demektir.Anne olmak, kaç yaşına gelmiş olursa olsun çocuğunun aç olup olmadığından endişelenmek demektir.Anne olmak, çocuğunu gördüğüne her defasında coşkuyla sevinmek demektir..Anne olmak, uykusuz geceler demektir..Anne olmak, sınav kapılarında beklemek, yeniden öğrenci olmak hatta asker olmak demektir..Anne olmak, hayatı çocuğuyla birlikte yeniden yaşamak ve öğrenmek demektir.Anne olmak, güçlü ve cesur olmak demektir..Anne olmak, mutluluk demektir...

                                                                                                                       NETTEN ALINTIDIR...

Diş fırçalama savaşı


Diş fırçalama savaşı

Çocuğunuzun dişleri çıktıktan sonra, yani 1.5 yaşından itibaren dişlerinin temizliğine dikkat etmeniz gerekir. Erken yaşta başlanacak ağız ve diş bakımı ile ileri yaşlarda oluşabilecek çürükleri ve diğer problemleri önleyebilirsiniz. Ayrıca çocuğunuz herşeye hayır demeye başlamadan bu alışkanlığı edinirse işiniz kolay olur. Yutma ihtimaline karşılık iki – üç yaşına kadar diş macunu kullanmadan sadece suyla fırçalama yapılmalıdır.

Çocuğunuz diş fırçalamayı sevmiyorsa şu yolları deneyerek ona fırçalamayı sevdirebilirsiniz:

İyi örnek olun.
Diş fırçalamayı ailenin birlikte yaptığı bir aktivite haline getirin. Dişlerinizi fırçalarken çocuğunuzun sizi seyretmesine izin verin ve günün en eğlenceli işini yapıyormuş gibi davranın. Birlikte fırçalayalım deyin.

Kendi fırçasını seçmesine izin verin.
Sevdiği bir fırça olursa daha hevesli olabilir. Çizgi film kahramanları ile süslenmiş veya kendi istediği renkte bir fırçası olsun.

Oyuncaklarının dişlerini fırçalatın.
Fırçalama denemeleri yapmak çocuğunuza hem eğlenceli gelir hem de daha iyi öğrenir. Tabii ki su ve macun kullanmadan oyuncak hayvanlarının dişlerini fırçalamasını söyleyin. “Onların da fırçası var, bak senin de” diyerek herkesin dişlerini fırçalaması gerektiğini anlatmış olursunuz.

Takdir edin.
Dişlerini her fırçalayışında onu övün, ne kadar güzel yaptığını söyleyin. Bu davranışınız yaptığı işin doğru olduğuna inandırır ve devam etmesini sağlar.

Büyümekten bahsedin.
Çocukların çoğu büyümek ve büyükler gibi olmak ister. Dişlerini fırçaladığında “Benim oğlum ne kadar büyümüş dişlerini fırçalıyor” deyin.

DİŞ HEKİMİ ÜMİT KIRAN

4 yaşındaki çocuğunuz neler yapabilir?


4 yaşındaki çocuğunuz neler yapabilir?

Tabi ki yaramazlık dışında
Çocuğunuz 4 yaşındaysa artık ?yaratıcılık? dönemindesiniz. Evde kesilmiş perdeler, boyanmış duvarlar bulmanız an meselesi. Yaşının gereğini yapıp, hiç kızmayın. Hatta yaptıklarının fotoğrafını çekin ve saklayın. En güzel anılarınızı bu fotoğraflar oluşturacak. Peki, şimdi bir bakalım 4 yaş çocuğunun gelişim tablosu nasılmış.

Fiziksel Gelişim:
Tek ayak üzerinde zıplayabilir.
Yavaş yavaş resimleri belirginleşir. Adam, kadın, ağaç fark edilebilir hale gelir.
Elbette mükemmel şekilde değil ama makas kullanabilir, kağıt kesebilir.
Bağcıklar dışında ayakkabılarını, çoraplarını kendi giyebilir.
Yüzünü kendi yıkayabilir.

Duygusal Gelişim:
Kendinden daha emn görünür.
Bağımsızlık emareleri baş gösterir. (?sen git, ben yapıcam?)
Negatif ve isyankar davranabilir.
Kontrollü olmak şartıyla özgürleşmek ister.

Sosyal Gelişimi:
Grup oyunlarında daha aktiftir.
Çömel, hopla, yuvarlan tarzı aktif hareket isteyen oyunlara bayılır.
Daha konuşkandır.

Zeka Gelişimi:
Tam cümleler kurmaya başlar.
Sonu asla gelmeyecekmiş gibi sorular sorar.
Genelleme yapmayı öğrenir.
Hayal gücü yüksek çalışır.
Daha dramatik davranabilir.

Unutmayın; hiçbir genelleme mecburi değildir. Çocuklar birbirinden farklıdır ve gelişim tabloları da farklılık gösterir. Bu gelişim tabloları sadece ailelere fikir vermek için belli gelişim genellemeleri ve istatistiklerden yola çıkarak hazırlanır. Bu yüzden burada yazan şeyleri çocuğunuzda göremiyorsanız bu bir anlama gelmek zorunda değil. Sadece çocuğunuzun rutin kontrollerini ihmal etmeyin ve onu daima sevip destekleyin.

Anıl SARAÇ
İdeal Aile Danışmanlığı

Çocuk Zekasını Geliştirecek Öneriler


Birkaç basit noktaya dikkat ederek çocuğunuzun zekasını açmanız mümkün…
  • Onunla konuşun. Bebeğinizle konuşma şekliniz farklıdır ve bebeğiniz de konuşmayı sizin sözlerinizden öğrenir.Bebeğinize şarkılar söyler, şakalaşırsanız daha erken konuşur.
  • Nesneleri anlatın. Ona bazı nesneleri isimlendirip tarif edip, diğer nesnelerle karşılaştırın, ne işe yaradıklarını açıklayın. Arka plandan gelen sesleri kesin. Televizyon ya da radyonun sesini kısın sizi dinlemesini sağlayın.
  • Konuşurken bütün dikkatinizi ona verin. Sırtınızı dönmemeye çalışın, diz çöküp göz kontağı kurun.
  • Çocuğunuza bir şeyler okumak, dilini öğrenmesini sağlar, algılarını, dikkat genişliğini artırır. İlgisini çekmeye başladığında harflerin şekillerini göstererek okuyun, böylece bazı çocuklar okumayı 3 yaşından itibaren öğrenebilir.
  • Büyük küçük gibi niceliklerden bahsedin. “Masadaki tabakları sayabilir misin?” “Büyük olanı mı yoksa küçük olanı mı istersin?” gibi…
  • Aynaları kullanın. Bebeğinizin yansımasını izleyerek vücudunu ve hareket kabiliyetini fark ettirin.
  • Anne sütüyle besleyin. Bebeğiniz en az 6 aylık olana dek onu emzirin.
  • Bırakın boyasın. Çocuklarınızın boya kalemleri ve oyun hamurlarıyla vakit geçirmesine engel olmayın çünkü bunlar el becerilerini artırır ve sanatsal bir şekilde kendilerini ifade etmelerine yardımcı olur.
  • Matematiği erken öğretin
  • Beğenilerinizi sunun, iltifat edin.
  • Sanatsal faaliyetler için malzemeler bulundurun. Yumurta kutularını, alışveriş paketlerini saklayın, tuvalet kağıtlarındaki ruloları da kesmek ve yapıştırmak için kullanın.
  • Sayıları hayatınızın bir parçası haline getirin. Matematiği ne kadar erken öğrenirse, o kadar rahat eder ve kendine olan güveni artar. Merdiven basamaklarını saymakla başlayın.
  • Sayıları melodik öğretin. “Beşten sonra altı nerde kaldı kahvaltı, altıdan sonra yedi kedi ciğeri yedi” gibi. Sevdiği müziği seçtirin
  • Müzik çalın, müzik onun zihinsel ve duygusal gelişimini zenginleştirecektir.
  • Uyuturken şarkı söyleyin. Hem çocuğunuz rahat uyur, hem tekrar ile kelime hazinesi gelişir.
  • Müzik eşliğinde diğer şeyleri de öğretin. ” 1- 2 -3 işte yıkıyoruz ellerimizi 4- 5- 6 şimdi diş fırçalama zamanı…” gibi melodiler çocuğunuzun konsantre olmasına ve kelimeleri hatırlamasına yardımcı olur.
  • Sevdiği müziği seçmesine izin verin, davullar, ziller kullanarak gürültü patırtı çıkarmasına bir süre katlanın
         Pdg. Anıl SARAÇ

ÇOCUKLARINIZLA KONUŞUN...



Bir gün susmayı öğrendim. Öyle bir sustum ki belki sonsuza kadar susacaktım. Çünkü susmak benim küçücük dünyamda babamla kurduğum iletişim tarzıydı. Babam akşamları eve yorgun dönerdi.
Ben bütün gün evde sıkılır, onun gelişini iple çekerdim. Daha o kapıdan girer girmez boynuna atılır onunla oynamak isterdim. Babam sarılır, öper sonra da, hadi odana git, derdi. Yemek hazırlanınca annem çağırır bu
defa masada bir araya gelirdik babamla. Onlar annemle konuşurken ben araya girer, sesimi duyuramayınca da bağırırdım. Babam sinirlenir, 'Bütün gün insanlara kafa patlatmaktan bunaldım, birde sen kafamı ütüleme!' derdi. Annem de 'Bütün gün zaten seninle uğraştım, bir çift laf da mı konuşturtmayacaksı n babanla?' diye çıkışır, beni odama gönderirdi.

Çaresiz bir şekilde boynumu büker odama yani hapishaneme doğru yol alırdım. Babam arkamdan, 'Bizim bir odamız bile yoktu, her şeye sahip, hâlâ ne istiyor anlamadım.' diye bağırmaya devam ederdi. 'Keşke benim de bir odam olmasaydı, keşke bizim de evimiz bir odalı olsaydı da hep birlikte otursaydık' derdim içimden; ama yüksek sesle söylemeye cesaret edemezdim.

Yemekten sonra babam kanepeye uzanır, eline kumandayı alır, televizyon seyrederdi. Beni yanına çağırır biraz severdi. Onun izleyeceği önemli birşey varsa beni adeta yerimden bile kıpırdatmazdı. Azıcık hareket edip koşup oynamaya çalışsam oda hapsim yeniden başlardı. Bir gün anladım
ki susunca babamla daha iyi anlaşıyoruz. Bu defa susarak yapabileceğim oyunlar geliştirmeye başladım.

Önce resim yaparak başladım işe. Babam çizdiğim resimleri çok beğeniyor; 'Bak, böyle uslu uslu oyna işte.' diyordu. Babam bazen göz ucuyla bakıyor, resimle ilgili bir şey sorsam afallıyordu. Ama bana kızarak beni artık odama göndermiyordu. 'Son günlerde ne de akıllandı benim oğlum.' diye komşulara anlatıyordu annem halimi.

Resimlerim arttıkça ortalık dağılmaya başladı. Annem 'Odanı topla!'diye odama kapattığında işe nereden başlayacağımı bilemiyordum. Ben bunlarla uğraşırken zaman geçiyor; ama odamı toparlamayı beceremiyordum .

Annem odama gelip 'Bak sana resim yapmayı yasaklayacağım. ' dedi bir gün. Susuyor olmamı usluluk olarak değerlendiren ailem resim yapmayı da elimden
alırsa ben ne yapacaktım?

Bu düşüncelerle bir aile tablosu yaptım. Babam eve gelince uygun zamanı kolladım. Her zamanki gibi yemekler yendi, odaya geçildi. Babam oturur oturmaz çizdiğim resmi getirdim. Babam baktı. Hım, dedi 'Çok güzel olmuş. Bu adam benim herhalde.' dedi. Ben 'Hayır o adam değil, bu çocuk sensin.'dedim. O 'Hayır, bu adam benim, bu çocuk sensin, bu küçük kız da arkadaşın.'dedi. Ben yine 'Hayır, o büyük adam benim, bu küçük adam sensin, bu küçük kız da annem.' dedim. Babam benimle uğraşmaktan vazgeçip: 'Peki neden bizi küçük çizdin?' dedi. Heyecanla başladım anlatmaya. Ben büyüyüp adam olacağım. İş bulup çalışacağım. Siz yaşlanıp küçüleceksiniz. Beliniz bükülecek, komşumuz Ahmet amca ile Ayşe teyze gibi küçücük kalacaksınız. Ben işten geldiğimde yorgun olacağım.

Siz benimle konuşmaya çalıştığınızda işyerinde kafam şişmiş olacağından sizi duymayacağım bile. Siz benimle bir şeyler paylaşmak istediğinizde 'Hadi odanıza çekilin de kafa dinleyeyim.' diyeceğim. Ve bir de bağıracağım 'Her şeylerini alıyorum. Sıcacık odaları da var, daha ne istiyorlar' diye.

Annemle babamın gözleri fal taşı gibi açılmıştı.
Duyduklarına inanamıyorlardı .. Bana sarılıp beni öyle içten bir okşayışları vardı ki sonsuza kadar konuşsam hiç bıkmadan dinleyecekler gibiydi.

Farkında' Olmalı İnsan...

Kendisinin, Hayatın Olayların,
Gidişatın Farkında Olmalı.

Ömür Dediğin Üç Gündür, Dün Geldi Geçti Yarın
Meçhuldür, O Halde Ömür Dediğin Bir Gündür, O Da Bugündür.


                                                                                                        NETTEN ALINTIDIR...

PEDAGOGDAN DESTEK ALMA NEDENLERİ...


Çocuğunuzdaki davranış değişikliklerinin nedenlerini anlamak ve psikolojik destek vermek amaçlı;
Son zamanlarda çocuğun davranışlarında ve ruh halinde bir gariplik, farklılık hissediyorsanız pedagogdan mutlaka destek almalısınız. Bu değişiklikler;
- Aile bireylerinden birisinin yaşadığı önemli bir hastalık, kaza, ölüm ve yas olaylar çocuğu derinden sarsıldıysa,
- Tavırlarında ani değişiklik varsa örneğin sürekli gergin, sinirli, huzursuz,
- Uyku ve beslenme düzensizlikleri,
- Düzgün konuşuyorken aniden kekelemeye başlaması,
- Okulda ders dinlerken veya ders çalışırken dikkatini toparlamakta zorlanması,
- Aşırı halsiz ya da çok hareketli olmaya başladıysa,
- Korkuları ve kaygıları artıysa,
- Suçluluk duygusu yaşıyorsa,
- Gereksiz tutturmalar ve takıntılar başladıysa,
- Okuldan öğretmeninden, bakıcınızdan ya da bir arkadaşından gelen uyarılar artıysa,
- Altını ıslatmaya başladıysa,
- Gece dişlerini gıcırdatmaya başladıysa,
- Gece uykusundan sık uyanıyor ve sık sık kabus görmeye başladıysa,
- Arkadaşlarına karşı saldırgan ve hırçın bir tavır sergiliyorsa,
- Anneye babaya ve yakın akrabalarına karşı saldırgan davranıyor ve onlara vuruyor, ısırıyorsa,
- Anneye olan düşkünlük artıysa ve anneyi evin içinde takip ediyor ondan ayrılmıyorsa,
- Yalnız başına tuvalete veya diğer odalara gitmekten korkuyorsa,
- Çok sessiz bir çocuk olduysa ve kimseyle bir şey paylaşmak istemiyorsa,
Çocuğunuzdaki semptomları değerlendirip tedavi sürecini başlatmak amaçlı;
Çocuğunuzda önemsiz gibi görülen problemler ciddi bir bozukluğun habercisi olabilir. Bu durumda erken tanı çocuğun tedavisinde önemli bir rol oynar.

- Çocuğunuz yaşına göre öğrenmekte güçlük çekiyorsa,
- Gelişim alanlarından birinde gecikme varsa, örneğin yaşıtlarına göre hala konuşmaya başlamadıysa
- Arkadaşlarıyla uyum problemi yaşıyorsa: Örneğin bir tek arkadaşla iyi oynarken ikinci arkadaş geldiğinde anlaşamıyor ve sadece yetişkinlerle ya da kendinden büyük çocuklarla oynamayı tercih ediyorsa,
- Sürekli altını ıslatıyorsa ve çocuk doktorunuz bunun fizyolojik bir nedeni olmadığını ifade ediyorsa,
- Okulda ve evde aşırı aktifse ve dikkatini toplamakta zorlanıyorsa,
- Dürtülerini, isteklerini kontrol etmekte zorlanıyorsa,
- İnatçı ve dediklerini ağlayarak yaptırıyorsa,
- Sabırsız ve her istediğinin anında olmasını istiyorsa,
- Tutturmalar ve takıntılar hayatını etkileyecek boyut aldıysa,
- Uyku sorunları yaşıyorsa,
- Konuşma gecikmesi yaşıyorsa,
- Altını çok sık ıslatıyorsa,
- Algılamada ve komutları anlamada sorun yaşıyorsa,
- Sürekli aynı oyuncakla tuhaf şekilde oynuyorsa,
- Göz kontağı kurmuyorsa,
- Aile üyeleri dışında kimseyle iletişim kuramıyorsa,
- Kendi odasında tek başına yatamıyor annesi veya babasıyla yatıyorsa,
- Öz bakım ihtiyaçlarını kendisi yapamıyorsa,
- Her şeyi ağlayarak yaptırıyorsa,
- Annesine çok hırçın davranıyorsa,
- Tek başına bir yetişkinle büyüyor ve arkadaş çevresi yoksa
- Annesi babası ölecek diye kaygılanıyorsa,
- Okula gitmek istemiyorsa,
- Yalan söylüyorsa,
- Tırnaklarını yiyorsa,
- Mastürbasyon yapıyorsa,
- Okul başarısında ani düşme olduysa,
- Dikkatini bir şeye toplamakta zorlanıyorsa,
- Dalıp gitmeler artıysa,
- Her şeye hayır diyor ve karşı çıkıyorsa,
- Çeşitli tikler geliştirdiyse,
- Ağır travmalar yaşadıysa,
- Cinsel istismar yaşadıysa,

Bu ve buna benzer, sizin için önemsiz gibi görülen ipuçları bir psikiyatrik bozukluğunun başlangıcının sinyali olabilir. Bu semptomların sayısı daha da artmadan pedagoga gitmeniz tedavinin daha kısa sürmesini sağlayacaktır. Bu semptomlar dikkate alınmaz ve aile zaman kaybederse çocukta çeşitli ruhsal bozukluklar oluşur. Pedagog bu semptomlar değerlendirir eğer ruhsal bir bozukluktan şüphe ederse Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı ile işbirliği içinde çalışır.

                                                                                                                 NETTEN ALINTIDIR...

RENKLERİN ANLAMLARI (4-7) YAŞ ARASI


RENKLERİN ANLAMLARI (4-7) YAŞ ARASI

4-5 yaşlarındaki çocuklar genelde renk ayrımı yapmadan resmi boyarlar. Bu yaşlarda ana ve ara renkleri öğrenebilirler. Mutlu resimlerde genelde sarı renk, üzüntülü resimlerde genelde kahverengi renk daha ağırlıktadır. Unutulmamalıdır ki çocuk hangi rengi seviyorsa ,resimlerde ağırlık o renge doğrudur. Resimlerde ağırlık kırmızı renkse iddiacılığı ve saldırganlığı temsil eder. Pembe,sarı,turuncu gibi sıcak renkleri seçen çocuklar sevecen,uyumlu,işbirlikçi...dir. Siyah,mavi,yeşil,kahverengi gibi soğuk renkleri seçen çocuklar, baskıcı aile ortamında yetişen iddiacı,çekingen,güçlükle kontrol edilen,uyumsuz,gerçek duygularını bastıran çocukları temsil edebilir.

ÇOCUĞUN PSİKOLOJİK ÖZELLİKLERİNİ YANSITAN RESİMLER


OKUL FOBİSİ :Resimlerde aile bireyleri ağırlıklı olarak çizilir. Okul ,öğrenci resmi çizmek istemezler.Ev ve evde mutlu çocuk resimleri çizerler.Resimler saydamdır.
GÜVENSİZLİĞİ YANSITAN RESİMLER: Kağıdın tamamı kullanılmaz,boşluklar fazladır. Çizimler yarımdır. Küçük figürler çizme ve kağıdın bir bölümünü kullanma eğilimindedirler. İnsan figürlerinde el ve ayakların çizilmemiş olması güvensizliği ve çevreye uyumda yaşanılan güçlüğü,iletişim eksikliğini,paylaşım azlığını,kendinden başka insanlarla birlikte olmamayı,bencilliği de ifade etmektedir. Güvensiz çocuğun resimlerindeki çizgiler daha çok silik ve kesik kesiktir.
HİPERAKTİF ÇOCUKLARIN RESİMLERİ:Taşkın ve çok renkli resim çizerler.Gerilimli oldukları için genelde karalamayı tercih ederler ve resimleri hep yarım kalır. Çizdiklerinde ise resimleri çok büyük olur.
CİNSEL KİMLİK KARMAŞASI : Anne ve babaya aşırı yaklaşılması, zıt cinsel kimlikte çizimlerde yoğunlaşma, ev resimlerinde yatak odasının çizimi, etek giyen,çocuk emziren baba , ava giden sakal bırakan anne figürlerinin çizilmiş olması bize bazı ipuçları vermektedir.

AİLEDE İLETİŞİM PROBLEMLERİNİN OLDUĞUNU İFADE EDEN RESİMLER


Ailede iletişim kopukluğu ,aileyi konu alan resimlerde açıkça görülmektedir. Resimde aile üyelerinin birinin veya birkaçının eksikliği.. ,( annenin,babanın,kardeşlerin,aile içinde yaşayan diğer fertlerin hala,amca,dede,ninenin ..... çizilmemiş olması ) Aile fertlerini çizmeyi reddetmesi,ebeveyn figürlerinin olmaması parçalanmış aileyi ,sevgi eksikliğini , Anne baba ve çocukların arasına nesnelerin yerleştirilmesi,aile bireylerinin arasına köprü , gökdelen evler ,yol, ırmak ,ağaçların çizilmesi, iletişim problemlerinin bir göstergesi olarak kabul edile bilinir.
Anne babanın çok büyük çocuğun çok küçük veya anne babadan birinin büyük diğerinin küçük çizilmiş olması ailede baskıyı aile fertleri arasında problemin olduğunu baskıcı ve otoriter tutumu,anne babanın çok abartılı çizimi onlara duyulan hayranlığı da temsil edebilir.
Resimde küçük kardeşin anne babanın elinden tutuyor olması ve diğer çocuğun çok uzaklarda çizilmesi veya hiç çizilmemiş olması,sevgi yoksunluğunu ,kardeş kıskançlığını ,kendisini yok saydığını, iç çatışmaların bir göstergesi olabileceği düşüne bilinir.

EV FİGÜRLERİNİN YORUMLANMASI

Ev çocuğun duygusal yaşamının oluştuğu merkezdir. Evin saydam olarak çizilmesi,yaşamı canlılığı , içini göstermeyen duvarların çizilmiş olması ise karamsarlığı,yaşam ifadesinde ki güçlükleri,kendini anlatmakta karşılaşılan zorlukları ifade etmektedir.
Evlerdeki bacalardan yükselen kalın dumanlar aile için de yaşanılan kavgaları,çatışmaları ,sürtüşmeleri gösterir.
Yüksek binalar ve gökdelenler çocuktaki özlem ve komplekslerin ,gerginliğin yansımasıdır . Ezilme ve başkaldırı vardır.
Evlerden çıkan yollar rehberliğe ,yol gösterilmeye duyulan ihtiyaçtır.
Resimlerde, insan resimlerinin azlığı veya yokluğu sosyal ilişkilerde kopukluğu belirtir.İnsan figürünün çokluğu ise sosyal ilişkilerde ki gelişmişlik düzeyini belirtir.
Çizilen kuş resimleri özgürlüğe duyulan ihtiyaç hasrettir
Çizilen ağaçlarda meyve olması verimli olma isteği yeşil yapraklı ağaçlar canlılığı,solmuş yapraklı ağaçlar ve yaprak dökümü ölüm isteğini,ağaç köklerinin olması içgüdüye önem vermesi ve bağımlılık duygularını yansıtır.
Resimlerde çok bulut veya koyu renkli bulutların olması çözülemeyen problemleri ifade edmektedir.

ÇİZGİLERİN YORUMU
Büyüklük:Çok büyük ve çok küçük resimler anlamlı olabilir.
Büyük Resimler :Sayfanın tamamını kaplayan çok büyük resimler Küçük Resimler:Birkaç cm büyüklüğünde ki resimler
-İç kontrol zayıflığı
-hiperaktivite
-Dikkat dağınıklığı
-Saldırganlık
-Ürkek
-Benlik Saygısı düşük
-İçe dönük

Abartılı Çizimler: beden kısımlarının abartılarak büyük veya küçük çizilmesi

Baş :Zihinsel açıdan kendini yetersiz gören çocuklar
Ağız :Konuşma ve dil problemi olan çocuklar ;Bağımlı çocuklar
Gözler :Göz bebeği olamadan çizilen resimler görme problemi olan çocuklar.Güvensiz ve şüpheci
Ayaklar :Güven isteği,
Kaygı
Burun :Solunum güçlüğü çeken çocuklar
Kulaklar :İşitme problemi Kuşkucu,(başkaları tarafından dinlenme )
Cinsel Organlar:Saldırganlık Dürtü kontrolü zayıf

Eksik ve Unutulan Çizgiler:Bazı beden kısımlarının çizilmemesi veya belirgin olmaması

Eller :Güvensizlik Çevreye uyumda güçlük
Kollar :Güvensizlik Güç ve kuvvet azlığı
Bacaklar :Çocuğun kendini desteksiz Hareketsiz algılaması
Ayaklar :Kendine güvensizlik
Burun :Benlik saygısı düşük
ağız :İlişki kurmakta zorluk

                                                                                                               NETTEN ALINTIDIR...

Olumlu olumsuz anne baba tutumları ve çocuğa etkileri


Olumlu olumsuz anne baba tutumları ve çocuğa etkileri:
1) Baskıcı ve kabul edici tutum:
Bu tür anne babalar çocuğun sosyal yaşantısını kontrol altına alırlar. Oyun arkadaşlarına ve seçimlerine hep müdahale ederler. Bu tür çocuklarda;
· Gelişim geriliği
· Uyumsuzluk
· Anne babaya aşırı bağımlılık
· Aşağılık duygusu
· Korkular oluşur.
Kimi hırslı anne baba çocukların yetersizliklerini hoş görmezler. Yeteneklerini ve kapasitelerini zorlamaya çalışırlar. Yetenek ve kapasitelerinin üzerinde başarı beklerler. Bu durumda çocuklar aşırı gayretli ve hırslı olurlar. Küçük başarısızlıklar altında ezilirler. Bu durumda yine aşağılık duyguları ve başarısızlık korkuları oluşur.
2) Baskıcı ve reddedici tutum:
Bu tür anne baba ilgisiz, sevgisiz, dayak atma suretiyle reddedici tutum içine girerler. Çocuğa bağımsızlık vermezler. Aşırı yasaklar koyarlar ve aşırı koruyucu davranışlarda bulunurlar. Buna karşılık çocuklarda:
· Hırsızlık
· Yalancılık
· Utangaçlık gibi durumlar görülebilir.
3) Reddedici tutum:
Bu tür anne baba çocuklarına karşı ilgisiz ve ihmalkardırlar. Gevşek ve tutarsız disiplin uygularlar. Çocuklarını kendi hallerine bırakırlar. Bu durumda çocuklarda:
· Otoriteye karşı gelmek
· Kötü ve olumsuz davranışlarda bulunma gibi dikkati çekmeye yönelik davranışlar görülür.
4) Tabii ve kabul edici tutum:
Bu tür davranışlarda bulunan anne baba çocuklarının olmayacak isteklerini kabul ederler. Çocuklarının kusurlarını görmezden gelirler. Başarılarını sürekli överler. Kısacası çocuklarını şımartırlar

Sevgili Anne ve Baba


Sevgili Anne ve Baba;

Okul öncesi dönemi eğitimi sadece küçük çocukların bilişsel gelişim alanındaki yeterliliklerini değil diğerleriyle birlikte huzurlu yaşamayı öğrenme, duygularını güvenli ve yetenekli biçimde ifade edebilme yaşamdan zevk alabilme ve yeni deneyimlerden hoşnut olma gibi kişinin kendisini ilgilendiren tüm alanları da içermektedir.
Okul öncesi dönem eğitiminin amacı; çocuğun yaşam ile ilgili tüm bilgi ve becerilerde kişisel yeteneğinin desteklenmesidir.
Çocuğunuzla birlikte bir dönemi geride bıraktık. Elinizdeki gelişim raporunda çocuğunuzun beş farklı alanda gelişimini değerlendirdim. Bu alanlar;
*Psiko-Motor (Hareket) gelişimi; çocuğunuzun bedensel gelişimi; boyu, kilosu, hareketleri ve kaba motor (bacak kasları, kol kasları), ince motor (el kasları, göz kasları) ile ilgilidir. Bu alanda çocuğunuzun beslenmesi de önem kazanmaktadır. Lütfen öğün atlamadan ve dengeli bir şekilde beslenmelerine dikkat ediniz.
*Sosyal- Duygusal Gelişimi; Çocuğunuzun insanlarla ilişkileri, kendini anlatabilmesi, cesareti, kendine güveni, olumlu-olumsuz duyguları tanımaları, paylaşma-ortak çalışma vb. sosyal iletişim becerileri ile ilgili gelişimleridir. Çocuğunuzun mutlu, neşeli ve kendine güvenen bir insan olması için lütfen ona sevginizi, ilginizi gösteriniz. Sevilen çocuk hayata daha sıkı bağlanır ve olumlu bir birey olarak yetişirler.
*Dil gelişimi; Çocuğunuzun konuşma-dinleme- anlama becerilerini kapsar. Anadili Türkçeyi dil kurallarına uygun konuşması, kendi düşüncelerini-duygularını anlamlı bir şekilde ifade etmeleri bakımından önemlidir. Çocuğunuz konuşurken onu göz teması kurarak dinleyiniz. Bu onu önemsediğinizi hissettirir. Lütfen onunla konuşurken emir cümleleri yerine rica cümleleri kullanınız unutmayınız ki çocuklarınız her şeyden önce sizi örnek alırlar.
*Bilişsel gelişimi; Beynimizin büyük bir bölümü okul öncesi dönemde, yani 6 yaşına kadar olgunlaşır. Bu dönemde çocuklar ne kadar çok öğrenirse o kadar çok gelişebilir. Çocuklarınızın sorduğu sorulara açık ve net bir şekilde cevap veriniz yeni bir sözcüğün anlamını sorduğunda doğru cevap veriniz. Çocuğunuzun çabalarını lütfen olumlu şekilde takdir ediniz. Aferin demekten, çocuğunuzu tebrik etmekten kaçınmayınız.
*Özbakım becerileri; Çocuğunuzun temizlik, beslenme, çevresinin farkında olma ve sağlıklı yaşam konularını değerlendirdiğimiz bölümdür. Çocukların ilk ve en değerli öğretmenleri anne ve babalarıdır. Evde yarattığınız güzel örneklerle çocuklarınızı desteklemeye devam ediniz.







ÇOCUĞUNUZA

A- AKIL VERMEYİN
B- BAŞKALARINA BENZEMESİNİ BEKLEMEYİN
C- CİDDİYE ALIN
Ç- ÇİMLERE BASMASINI SAĞLAYIN
D- DENEMESİNE İZİN VERİN
E- EMPATİ KURUN
F- FİKRİNİ SORUN
G- GURUR DUYDUĞUNUZU SÖYLEYİN
H- HAYALLERİNİ SORUN
I- ISRARCI OLMAYIN
İ- İNATLAŞMAYIN
J- JEST YAPIN
K- KUCAKLAYIN
L-"LÜTFEN" Lİ KONUŞUN
M- MODEL OLUN
N- NE İSTEDİĞİNİ SORUN
O- OYUN OYNAYIN
Ö- ÖZÜR DİLEYİN
P- PAYLAŞIN
R- RİCA EDİN
S- SORUMLULUK VERİN
Ş- ŞANS VERİN
T- TUTARLI OLUN
U- UTANDIRMAYIN
Ü- ÜZÜNTÜLERİNİ PAYLAŞIN
V- VAKİT AYIRIN
Y- YÜREKLENDİRİN
Z- ZEVKLERİNİ ÖĞRENİN

Böyle güzel çocuklarınız olduğu için emin olun çok şanslısınız. İnsanı ayakta tutan en önemli şeylerden biri umutsa o umudu ayakta tutan da çocuklarımızdır.
Onlara iyi bakın.

                                                                                                              NETTEN ALINTIDIR...

ANNE-BABALARA ÖNERİLER


ANNE-BABALARA ÖNERİLER:

*Öncelikle; çocuklar arasında bireysel farklılıklar olduğunu unutmayın. Hiçbir çocuk özellikleri açısından bir diğer çocuğa benzemez. Her çocuk kendine özgüdür, bu özellikleri ile eşsiz ve değerlidir. Eğer siz çocuğunuzun bireysel özelliklerini takdir eder ve değer verirseniz o da kendi varlığına ve özelliklerine değer verir. Bunun en somut göstergesi çocuğunuzu bir başka çocukla asla kıyaslamamaktır. Eğer çocuğunuzu teşvik etmek istiyorsanız başka bir çocuğu örnek göstermek yerine, kendisinin daha önce yapmış olduğu birşeyi örnek gösterin, yani kendi kendisi ile kıyaslayın.

Örneğin; Piyano konseri öncesi çok kaygılı olan kızınıza " Bak Ayşe ne güzel hiç heyecanlanmadan çaldı sen ne diye heyecanlanıyorsun " demek yerine " Zeynep'ciğim, kaygılandığını görüyorum. Hatırlıyormusun geçen sene bütün sınıfın önünde şiir okuman gerekiyordu, o zaman da tıpkı şimdiki gibi kaygılı idin ama çok güzel şiir okumuştun ve seni çok alkışlamışlardı. Sen de kendini çok beğenmiştin.. Şimdi de bu işin üstesinden gelebilirsin,sana inanıyorum. " diyebilirsiniz.

*Çocuğunuzu iyi tanıyın. Onun hangi alanlarda iyi olduğunu, hangi alanlarda desteğe ihtiyacı olduğunu gerçekçi bir biçimde değerlendirin. Zayıf oldukları alanlarda onları desteklemek için, iyi oldukları alanları örnek olarak kullanın. İyi oldukları alanlarda kendilerini gösterebilmeleri, zayıf oldukları alanlarda ise kendilerini denemeleri için güvenli ortamlar yaratın. Eleştirmek, yüzüne vurmak yerine, yapabildiğini değerlendirin ve onunda görmesini sağlayın. Unutmayın eğer siz yapabildiği kadarını görmez ve ona inanmazsanız o da yapabildiklerini görmez ve kendi gücüne inanmaz.

Çocuğunuzun iyi yapabildiği şeyler, ya da ilgi duyduğu alanlar mutlaka vardır. Bunların neler olduğunu tesbit edin ve bu alanlarda daha iyi olabilmesi için gerekli koşulları sağlamaya çalışın. Çocuklar genellikle ilgi duydukları alanlarda daha iyi performans sergilerler. Bu nedenle, ilgilerinin ne olduğunu belirlemek çok önemlidir.

*Çocuğunuzun geliştirilmesi gereken alanları için birlikte bir plan yapın. Planınızda küçük hedefler belirleyin. Bu hedeflere ulaşmasında ona destek verin. Örneğin herhangi bir derste başarısız ise ve bu durum onu etkiliyorsa, bu konuda neler yapabileceğinize birlikte karar verin ve küçük adımlar belirleyin. (önce öğretmenle görüşme, çalışılacak konuları saptama, çalışma programı düzenleme, ekstra destek ihtiyacının olup olmadığını belirleme vb.) Sizin problemlerin üzerine giderken çözüm odaklı yaklaşımınız, hedef belirlemeniz ve bu konuda ona destek vermeniz, onda problemin çözülemez olduğu inancını yıkacak ve çaba harcama isteği doğuracaktır.

Çocuğunuza mutlaka çeşitli alanlarda sorumluluklar verin. Bu sorumlulukların onun yaşına ve gelişimine uygun olmasına dikkat edin. Sorumluluklarını yerine getirirken onu izleyin, takdir edin, gerekli yerlerde destekleyin. Sorumluluk duygusunun gelişimi, çocuğun kendisini yeterli hissetmesi ve özdeğer duygusunun gelişimi ile yakından ilgilidir.

Çocuğunuzun; ev ve okulun dışında farklı sosyal aktiviteler, sosyal gruplar gibi değişik ortamlara girmesi ve bu ortamlarda kendini gösterebilmesi için fırsatlar yaratın. Böylece, çocuğunuzun alışkın olmadığı yeni ortamlara uyum sağlama becerisini geliştirmesine katkıda bulunmuş olursunuz. Yeni, farklı ortamlarda başarılı olma duygusu, çocuklarda kendilerine güven duygusunu arttırır. . Örneğin; çocuğunuzun bir yaz kampına katılması ya da daha önce hiç denemediği bir sosyal aktiviteye başlaması ona çok şey kazandırabilir.
                                                                                                                   NETTEN ALINTIDIR...